İklim değişikliği ve küresel ısınma, bitki göçünün yaşanmasında en önemli etkenlerin başında geliyor.
Günümüzde, atmosferdeki milyon parçacıktaki karbondioksit yoğunluğu 350 ppm (milyonda bir birim) değerinin üstünde ölçülüyor. Bu rakam, iklim değişikliğine karşı güvenli üst sınırın aşıldığı anlamına geliyor. Endüstri öncesi 280 ppm düzeyinde olan ve son 800 bin yıldır 300 ppm seviyesini aşmayan bu değerin, bundan yaklaşık 50-100 sonra 450 ppm düzeyine ulaşacağı öngörülüyor.
Artan karbondioksit yoğunluğu ve sıcaklık değerine adapte olamadıkları için bitkiler, kendine özgü ekolojik yaşama adapte olmalarını gerektiren koşulları aramaya başlıyor. Bitkilerin göç ederken yaşam alanlarını belirlemesini etkileyen parametreler arasında sıcaklık dışında, yağış da bulunuyor.
İTÜ Ekoloji ve Evrim Ana Bilim Dalı, Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Demet Biltekin, geçmişten günümüze dünyada ve Türkiye’de çevre sorunlarının artması sonucu göç eden bitki türlerine ilişkin soruları yanıtladı.
Geçmişte Anadolu’ya baktıklarında çok farklı bir flora ile karşılaştıklarını belirten Biltekin, “Bazı ağaçlar Anadolu florasından yok oldular ama bir kısmı da varlığını devam ettiriyor. Biz bunlara kalıntı (relikt bitki) diyoruz. Anadolu’da Akdeniz coğrafyasını düşünürsek, kalıntı bitkileri, en önemli bitki türleri arasında gösterebiliriz. Bilimsel adı Liquidambar orientalis olan Anadolu sığla ağacı, artan hava sıcaklıkları ve iklim değişikliğiyle tehlike altında olan türler arasında. Liquidambar orientalis, ya bu koşullara adapte olacak ya göç edecek ya da yok olacak bir türümüzdür. Yine dünyada sadece Fethiye’de yetişen Babadağ akçaağacı var, bu ağaç da Liquidambar gibi nesli tehlike altında olan türlerden biridi.” diye konuştu.
Değişen koşullara adapte olamayan bitkilerin göç etme serüveninin başladığına, bunun ise çok yavaş bir süreç olduğuna dikkati çeken Biltekin, sözlerine şöyle devam etti:
“Bitkilerdeki göç birden olmaz. Bugünün göç etkilerini belki 100 yıl sonra göreceğiz. Örnek vermek gerekirse günümüzdeki Akdeniz bitki örtüsünü belki 100 sene sonra Karadeniz’de göreceğiz. Göç yolundaki en önemli faktör dağ silsilesidir. Özellikle Konya ve Ankara hattı düz bir arazi olduğu için göç olayı o kesimlerden ziyade Torosların, Hatay’ın kuzey kesiminde 2 kola ayrılıyor. Biz oraya Anadolu Diyagonali ya da Anadolu Çaprazı diyoruz. Buradaki dağ silsileleri boyunca göç, bu rotalarda gerçekleşecek. Bu göç hadisesi çok önemli çünkü sıcaklık arttığı zaman bitkiler adaptasyonunu kaybedeceği için dağ silsilesi boyunca daha yukarılara, yüksek ve serin kesimlere göç edecek.”